Geçenlerde boş boş reklamları izlemekteydim. Dalgın halimden bir anda uyandım. Duyduğum müzik beni kendimden almıştı. Sanki içimde eksik kalan bir şeyleri doldurmuş gibiydi. Aynı anda hüznü, sevinci, huzuru; hepsini birden yaşadım. Araştırdım buldum şarkıyı:
The Morning Benders - Excuses
27 Kasım 2010 Cumartesi
Excuses
24 Kasım 2010 Çarşamba
What have i become?
Kendimden farklı bir şeye dönüştüm bu günlerde. Ben ki aşkın en büyük savunucusu, hissedemiyorum bir şey. Bir insanla etkileşmek zahmet geliyor nedense. Yıllarca insanlarla ters düştükten sonra kaybediyorum sanırım ben de inancımı. Mükemmel aşk var mı? Bilmiyorum aslında. 20 senedir buna inandım ben. Çocukken en sevdiğim kitap ''Onu Seviyorum'' diye bir kitaptı mesela. Ama bu günlerde aşkın da diğer tüm duygularımız gibi ihtiyaçtan kaynaklanıyor olabileceğini düşünmeye başladım. Kafamda aşk hakkında birçok soru mevcut. Mesela aşk kültürün bir sonucu mudur? Yani düşündüğümüzde bir Arap ülkesinde evlenmek bir görev olarak algılanıyor çoğunlukla. Bu yüzden insanlar aşkı aramıyorlar. Ancak Amerikan kültürüne bakarsak, Saint Valentine's Day ya da Hollywood abartısı filmler mevcut. Bunlar insanların aşka olan inancını arttırıyor. Ya da daha uç bir örnek vermek gerekirse, Antik Yunan'da aşk yüce bir şey olarak görülüyor ve çoğunlukla erkekler arasında yaşanıyor. Çünkü Antik Yunan kültüründe kadın bir vatandaş bile kabul edilmiyor ve tabi ki aşk yaşamak için yeterliliği içerisinde barındırmıyor. Yani bizim aşk diye tabir ettiğimiz şey normal sevginin bizlere yetmediği ihtiyaç anlarında ortaya çıkıyor. Hormonların çalışmasıyla şiddeti artıyor ve son olarak da kültürümüzle formunu buluyor. İşte böyle formül haline geldiğinde büyüsünü kaybediyor, gerçekliğini yitiriyor aşk. Geriye sadece inanç kalıyor.