Çocukluğumda büyüyünce kurtadam olacağıma inanırdım ben. Uzun dişlerim vardı ve dolunaya aşıktım. Tek eksik olan genlerimdeki kurtadamın ortaya çıkması ya da bir kurtadam tarafından ısırılmaktı. Bugün işte bir köpek tarafından ısırıldım. Aşı falan oldum tabii. Bakalım en yakın dolunayda kurtadam olacak mıyım?
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Werewolves
17 Ağustos 2011 Çarşamba
Normal bir birey (player)
Alışveriş yapmayı (ah), tipimle oynamayı (customization), özellikle ayakkabıları (boots) severim. Zamanımın bir kısmını 'cooking'e ayırırım. Tabii sosyalleşmeyi de unutmam (ventrilo). Hatta arkadaşlarla toplanır bir yere gideriz hep (raid). Paramı hep güzel şeyler (item) almak için biriktiririm. Bazen de arkadaşlarımla oturur bir şeyler izleriz (game tournaments). Arada sinirlenirim ama kapıyı çarpıp gitmem (rage quit). Akıllıyımdır (intellect) ama güçsüzümdür (low strenght) . Düşmanlarımı beslemeyi hiç sevmem (feed), gerekirse ortamdan tüyerim (flash), yine de onlara yenilmem (death). bakın işte! ben de normal bir insanım. gelin siz, parantez içlerini okumayın...
Kuşadası: Not for Landlubbers!
Efendim en sonunda şöyle arkadaşlarımla bir tatil yaptım. Ekip Deniz, Mesut, Ogün ve benden ibaretti. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi Kuşadası'na gittik. Şimdi de sizlere bu 4 günlük macerayı anlatacağım.
Day 1: Yolculuk ve Balcı Pansiyon
Giderken şüphelerimiz vardı aslında. 8 saatlik yol biraz uzun gelmişti bize. Sabahın köründe dikildik Kipa önüne. Bindik otobüsümüze. Arkamızda Ogün ve Mesut pek şirin uyudular. Resmini de paylaşacağım. Biz de Deniz'le öyle müzik falan dinledik.
Sonunda vardık Kuşadası'na. Orada taksiler vardı. Dedik 'abi bize şöyle hem iyi hem ucuz pansiyon bulsan ya...' 'Gelin çocuklar' dedi, 'sizi Kadınlar Plajı'na götüreyim.'
Gittik Kadınlar Plajı'na. İlk olarak Balcı Pansiyon'a girdik. Oda fiyatlarını sorduk. Ucuzu da var pahalısı da dediler. Baktık ucuzlar kalınacak gibi değil, pahalıyı seçtik. Pahalı dediysem, o da ucuz aslında. Çift kişilik oda gecesi 60 lira. Sonra orada bir Ali vardı. Genç bir çocuk. Bizden yaşı büyük tabii. Dedi 'arkadaşlar size bir kıyak yapayım.' Bize en üstten 2 oda verdi. Bu iki odanın terası da vardı. Hem de dev gibi! Bayıldık tabii. Hemen tuttuk odaları. Odalarımızda klima bile vardı. Sevdik işte pansiyonumuzu. Hele bir de kapıda duran yaşlı bir amca vardı ki, bayıldık o adama.
Pansiyondan bizi bir restauranta yönlendirdiler. Oranın sahibi hanım önce bir güzel azarladı Ogün'ü. Güldük, eğlendik biz de. Adını sorduk, Harika'ymış. Harika abla sevdi ama bizi. Şöyle güzelce donattı soframızı ikramlarla. Bir de litrelik kola açtı. Bize baya ucuza geldi yemek. Karnımız da doydu güzelce. Sonra aldık cipslerimizi, yerleştik terasımıza. Bol bol poker attık. Sona kalanlar Ogün'le ben olsak da, Ogün aldı tüm paramı. Tabii para dediğim yine kağıtlar. :) Yattık sonra. Bizi uzun bir gün bekliyordu.
Day 2: Adaland'de bir ilk
Sabah turla birlikte Adaland'e gittik. Benim ilk gidişimdi. İlk bindiğimiz kaydırağı Deniz kelebek olarak adlandırıyor. İlk başta çok korktum ben. Binmem dedim. Deniz zorla bindirdi. Biraz korkunçtu ama daha kötüsü doğru dürüst oturmayı beceremediğimden popom acıdı. Sonra sarı bir tünel vardı ona bindik. O acayip eğlenceliydi işte. Rollercoaster gibiydi. İçinde de bağırdık, eğlendik. En süperi de sanırım Ogün ve Mesut'un Trololo söyleyerek inmeleriydi. Onlar inerken herkes çıkışa bakıyordu. Sonra yeni bir kaydırak yapılmış, ona binelim dedik. Baya yüksekti ve tam 400 metre devam ediyordu. 4 kişilik botlarla iniliyordu. Çıktık, bindik. İşte burada Adaland tarihinde bir ilke imza attık. Evet, kaydırağın ortasında kalmayı başaran ilk insanlar biz olduk! Önce kaydırağın özelliği falan sandık ama baktık baya hareket etmiyoruz. Yukarı falan el sallamaya başladık, yeni insan göndermesinler diye. Herkes bize bakıyor tabii. Sonra bolca su geldi de devam ettik.
Değişik şeyler olmaya devam etti. Yağmur dansı denilen bir aktivite vardı. Burada alttan su veriyorlar böyle, herkes dans ediyor. Bir de topluluğu yöneten çocuk vardı sahnede. Bazı şarkılarda herkes onun yaptığını tekrarlıyor, ortak bir dans çıkıyordu. Çocuk bir ara insanlardan özür diledi. Birini sahneye çağırdı. Kız sahneye çıktı. Ve çocuk ona evlenme teklif etti. İşte böyle değişik anlara da şahit olduk.
Dönerken birkaç fotoğraf da aldık. Eh, 7,5 lira bir fotoğrafın fiyatı olunca, alamadık tabii. 3 fotoğrafla yetindik.
Akşam dönüşte çarşıya gittik. Nakit paramız olmadığından hemen hepimiz para çektik. Ardından başladık Burger King aramaya. Bulamadık ama McDonalds bulduk. Kampanya yoktu, üzüldük. Neyse yedik yemeğimizi. Otobüs biletlerimizi aldık, döndük.
Akşam iyice keyif yapalım dedik. Kıydık paraya, aldık bir Jack Daniels. Oturduk yine poker eşliğinde içtik viskimizi...
Day 3: Boat Trip
Üçüncü günümüzü de boat trip yaparak geçirmek istedik. Sabah kalktık sabahın köründe, gittik teknemize. Bütün güzel kızlar diğer teknelerde olduğu için hayal kırıklığına uğraşmıştı Ogün ve Mesut. Giderken iyiydi aslında trip. Hafiften sallanarak bir saat kadar yol aldık. Hep beraber üst kata çıktık. Sohbet ve güneşle yol aldık. Sonra bir koya geldik. Girdik hemen Ege'nin tuzlu denizine. Ogün yine o ünlü atlaşıyla atladı tekneden. Bir de fotoğrafçı eleman vardı, çekti Ogün'ü. Adam inanılmaz maldı ama. İçimde kaldı resmen. Bir yumruk atasım geldi suratının ortasına. Evet okuyucularım, benim de böyle sinirlendiğim zamanlar oluyor. Neyse biz demir atmışken kaptan telsizle bir uyarı aldı. Bir biz duyduk sanırım. Son koyu gezmeyeceğiz, dönüyoruz dediler. Sonra bir adam geldi eşyalarınızı koruyun, tutunun falan dedi. Şaşırdık, biraz da korktuk. Çıktık yola. Ben diyeyim 5, siz deyin 6 metrelik dalgalar! Ogün ve Mesut çok eğlendiler tabii. Bense korktum. Ne yapayım ama? Batacak gibi oluyordu gemi! Devrilmeye yaklaştık baya. Alt katta herkes gülerken yavaş yavaş gülen suratlar azaldı. Birçok kişiyi korku kapladı. Devrilmeye çok yaklaştığımızda küçük çığlıklar yükseldi. Ben zaten bol mide bulantısı eşliğinde yatmaktaydım. Deniz de bana destek oluyordu. 1 saatte gittiğimiz yolu 2 saatte döndük. İndiğimizde de midye yapan bir adam vardı. Midye yedik. Ama yediğim en lezzetli midyelerdendi sanırım. Tadı hala damağımda.
Akşam son gecemiz diye para harcayalım istedik. Gittik şöyle güzel bir restaurantta yemek yedik. Yemeği 186444 saat sonra getirdiler. Kuşadası'nda alıştığımız bir durum oldu bu. Her şey güzel burasıyla ilgili de bir türlü yemeği hızlı getiremiyorlar. Bir de inanılmaz rüzgar vardı tabii. Beni rüzgar çarptı sonra. Gittim eve yattım. Sonra gene poker attık tabii... Son gecemiz de böyleydi.
Day 4: Eve Dönüş
Ogün bizimle dönmüyordu Çanakkale'ye. Akşamaydı onun bileti. İstanbul'a dönüyordu. Bu yüzden, tek başına sıkılmamak için, yine boat trip yapmaya karar verdi. Lakin sahil güvenlik teknelerin denize açılmasını yasaklamış fırtınadan ötürü. O da Aqua Fantasy'ye gitmeye karar verdi. Ama sabah onun da servisini kaçırdı. :D Neyse ki daha sonra bir servis daha varmış. Ona binene kadar gene poker oynadık. Sonra vedalaştık Ogün'le. Öğlen otobüsümüze bindik. Normal bir yolculuktu işte. Geldik gene Çanakkale'ye...
Eğlendim ben çok bu tatilde. Yine aynı ekip sözleştik seneye için. Nice güzel tatillere...
6 Ağustos 2011 Cumartesi
Ama Tatil Güzeldir
Efendim uzun zamandır tatilde olduğumdan ötürü yazamadım bloğa. Çanakkale'deyim efenim. Kısaca özetleyeyim şu geçen vakti, sonra yazımıza devam edelim.
Öncelikle kuzeni evlendirdik. Gelinimiz çok şirin, pek tatlı zaten. Adı Melike. Ama inanılmaz kafa bir hatun. Festivaller bizi bekler modunda, evet. Sonra bir düğün haberi de Deniz'lerden geliyor. Deniz'in ablası, Filiz Abla da evlendi. Düğünlerinde hediye olarak Deniz'le Tango yaptık biz de. Ben hiç tahmin etmezdim bu kadar heyecanlanacağımı. Ama sahneye çıkınca bacaklar başladı titremeye. Neyse 1-2 hata yaptık ama belli etmedik. Sonra Deniz sahneden ayrıldı Napoleon Dynamite gibi koşarak ehe :D Bazı yerlerde çok alkış aldık tabii. İşte resimler ulaşırsa elime, ya da bir video, paylaşırım hemen burada.
Şimdiki duruma geçelim. Efendim İstanbul'dan Ogün geldi yanımıza. Bugün ya da yarın da Mesut gelecek. Hep beraber Kuşadası'na gideceğiz! Evet, itiraf ediyorum. Festivalleri saymazsak, ilk defa arkadaşlarımla tatile çıkacağım. Heyecanlıyım. Asıl Road Trip usulü arabayı alabilseydik daha şahaneydi; ama anneden izin çıkmadı. :D
Başka neler var bakalım... Kuzenimle oyun projesine giriştik mesela. Şu Dress Up oyunlarını bilirsiniz. Ben işte işin art director görevini alıyorum. Çizimlerin bir kısmını tamamladım. Şimdi vektörel hale getirildikten sonra renklendirmesi falan var tabii.
Sonraaa Goblin Sözlük diye bir sözlük açıldı, bilmem takip ediyor musunuz... Oyunlarla ilgili bir sözlük kendisi. Şu an yazar alımları da açık hani. Bir bakın isterseniz. Sözlüğün güzel tarafı öyle baştan savma olmaması. Disiplinli bir sözlük. Moderatörler ve yöneticiler sağlam çalışıyor, sözlük formatına aykırı tanımlara izin vermiyor. Ve işte o moderatörlerden biri de benim! Evet, Empyrean nickname'i ile modluk yapıyorum. ''Bir oyun sitesinde bir hatun moderatör vuuu'' falan diyordum kendi kendime. Öğrendim ki yöneticilerden biri zaten dişiymiş. :D
Böyle işte efenim. Haydi şimdilik olaylar bunlar. Belki Kuşadası'ndan fotoğraflarla falan dönerim de yayınlarım.
Buyrun burada da ben ve Barış Abi'm, Tango yaparken.